17 Mart 2015 Salı

Ada Kaçamağı...

Hafta sonunda beni Londra'da dört gözle bekleyen canım arkadaşlarımın yanına gittim. Ben gelmeden önce güneşli olan Londra, her nedense uçağım iner inmez yağmurlu ve soğuk bir havaya dönüştü ve ben gidene kadar da güneş açmadı. Ancak bu durum, bizim gezmemizi ve eğlenmemizi engellemedi.


Londra'ya ilk gidişim olmadığından, klasik turistik tur yapmak istemediğimi daha önceden söylediğim için bu sefer daha değişik bir program hazırladık..


Cuma günü akşam vardığım için günü sakin geçirmeye kara verdik ve "Oxford Street"de yürüyüş yaptık. Bir Irish Pub'ta "Guinness"lerimizi içerek geceyi tamamladık...






Cumartesi sabahı ise güne erken başladık. Oxford Street'e yeni açılmış olan "Simit Sarayı"nda simit peynir ve domateslerimizi yedikten sonra, Londra'nın alış veriş caddelerinde dolaştık. Her ne kadar havadan dolayı şanssız olduğumuzu düşünsek de "Selfridges"'de gezerken Heidi Klum'a rastlamak talihimizi değiştirdi sanırım!



Akşam ise , yaklaşık 2 ay öncede rezervasyon yaptırdığımız, "Bisopsgate" bölgesinde bulunan "Heron Tower"ın 38. katında "Sushi Samba" isimli Restaurant'ta; güneşin batışını beyaz şarabımız ve kalkan balıklarıyla izlemek paha biçilemezdi. Dünyaca ünlü Sushi Samba, Heron Tower'ın iki katını kaplıyor ve üst katında bir bar var. Dört tarafı camlarla çevrili olduğu için Londra ayaklarınızın altında kalıyor... Ve bir de muhteşem dekore edilmiş terası var! Ancak ne yazık ki, hava çok rüzgarlı olduğu için teras kapalıydı... Burada 18.30'dan gece yarısına kadar vakit geçirip, "Mill Street"te bulunan "Maddox" isimli gece klubünü de gördükten sonra gecemizi sonlandırdık... 


Londra gece hayatında jean pantolon giymek kesinlikle yasak; ayrıca bayanlarda topuklu ayakkabı zorunluluğu var...

Ertesi gün, en sevdiğim bölgelerden biri olan, Camden Town'da kahvaltımızı yapıp, bu çılgın bölgeyi gezmeye başladık. Hava çok yağışlı olduğundan sürekli kahve molası vermemiz gerekse de cıvıl cıvıl ve bir o kadar da asi olan Camden yine çok güzeldi. Burada tüm bölgeyi kaplayacak şekilde kurulmuş mağazalar ve pasajlar bulunuyor; hatta pasajı bir tanesi bir ahırdan bozma imiş... Esnaf genelde göçmenler olduğu için bölge karışık denebilir; bu nedenle çantalara ve telefonlara sahip çıkmakta fayda var!

Ve gezinin en güzel anı hiç şüphesiz "Condiut Street"te yer alan "Sketch Restaurant"ta geçirdiğimiz saatlerdi. Aynı zamanda Barı da bulunan Restaurant iki yıldız sahibi ve özel partilere de ev sahipliği yapıyor. Eşsiz yemekleri ve zengin şarap menüsünün yanı sıra, ilginçtir ki, en ilgi çeken tarafı tuvaletlerinin dizaynı! Masalarında sakin sakin oturan insanlar, tuvaletleri görünce deli gibi resim çekiyorlar. Bu değişik ayrıntı bu Restaurant'ın ününün çok büyük bir kısmını taşıyormuş aslında...














Dönüş günü geldiğinde ise "adettendir" diye "Westminister"a gidip Parlamento binası, Thames Nehri The London Eye ve Big Ben'e hoşça kal dedikten sonra Torino'nun yolunu tuttum... Beni evlerinde misafir eden canım arkadaşlarım Mine ve Başak'a sevgilerimle... Z.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder