28 Mart 2015 Cumartesi

Eatly&Bicerin Haftası...


Geçen bir hafta sonunda dinlenebilme fırsatım olduğu için memnunum... Sınav, stres ve koşturmayla dolu bir hafta olsa da burada olmak bunları unutmama yardımcı oluyor.

Bu hafta gittiğim yerlerden ilki Torino'nun en çok övündüğü yemek konsepti olan slow food; yani Eatly. Şu ana kadar Torino'da toplam üç yerde gördüğüm; birisi Mole'nin içinde, diğeri ve en büyüğü "Viz Nizza"da ve benim gittiğim olan sonuncusu ise "Via Carlos Alberto"da. Öğle yemeği vaktinde gittiğim için genelde yakın iş yerlerinden çıkıp gelen insanlar vardı. Gittiğim Eatly market kısmından ve yemek yeme bölümünden oluşuyor ve yemek yeme kısmını da üçe bölmüşler. İlk bölümde yalnızca sandviçler, salatalar ve atıştırmalıklar var, diğer bir bölümde yalnızca makarnalar ve alt katta olan son bölümde ise sadece pizzalar var. 







Ben makarna kısmında iki çeşit makarna denedim. İlki Pesto sosu ve fıstıklı bir sosla yapılmıştı; diğeri ise günün makarnası yani kalkan balıklı makarna idi. Bunun dışında servis elemanlarının çok cana yakın olduğunu söyleyebilirim. İngilizce Menü'yü bulamadıkları için tek tek tüm makarna çeşitlerini anlatarak doğru bir seçim yapmama yardım ettiler.


 Torino'nun en ünlü kahvesinin tarihine bakıldığında, 1873 yılından beri küçücük bir cafede yapıldığını ve bu cafenin Torino'da çok ünlü olduğunu öğreniyorsunuz. Sürekli olarak aradığım bu cafe aslında çok yakındaymış! Bugün 15 derece olan havanın tadını çıkarmak için öğle yemeği yemeye giderken  gözüme bomboş bir meydanın yalnızca bir köşesinde bekleyen insanlar çarptı. İnsanlara yaklaştıkça bu kalabalığın aslında bir kuyruk olduğunu anladım. Girmeye çalıştıkları yer o kadar küçüktü ki... Başta bir anlam veremesem de kafamı kaldırıp cafenin adını gördüğümde Torino'daki ilk Bicerin'i yapan o ünlü cafeyi bulduğumu fark ettim. Ancak çok fazla insan içeriye girmek için sırada bekliyordu. Bu sebeple önce başka bir yerde yemek yeyip, şansımı tekrar denedim. Ancak yine insanlar kapıda beklemekteydi. 
Bunun üzerine Bicerin'i alarak dışarıda içmeye karar verdim ve içeriye girdim. Bu hayatımda gördüğüm en en en küçük cafe! İtalya'da tüm cafeler küçük ancak bu mini-minnacık... 

İçeride yalnızca sekiz masa var ancak herkes tek bir masada oturuyormuş gibi. Cafede yalnızca bir kişi çalışıyor; muhtemelen sahibi olan bayan ve bir de bulaşık yıkayan birisi var. Zaten içeride ayakta durabilme imkanı yok çünkü zaten masalar dolu olduğundan yalnızca bir kişiye yürüyebilecek kadar boşluk kalıyor... Bu fotoğrafı kapıdan çektim. Yani cafe tam olarak bu kadar! 

Torino'da içtiğim en pahalı Bicerin burada! Orijinal Bicerin buradan çıktığı için çok turist çeken cafede bir Bicerin 5 Euro. Değer mi derseniz, kesinlikle! Yanında yemek için ev yapımı çok güzel pastalar, kekler ve kurabiyeler mevcut.

 Cafe o kadar ilgi çekiyor ki, cafenin tarihçesinin anlatıldığı ve kendi üretimleri olan çikolataları sattıkları başka bir bölümü bile var.

Burada 1873 yılından beri hazırlanan Bicerin'in orijinal olduğuna dair alınan belgelerden bulunuyor...

Paskalya yaklaştığı için, Paskalya'ya özel üretilen dev yumurta şeklindeki çikolataları da unutmamak lazım tabi ki...

"Piazza Della Consolata"da bulunan bu minnoş yer bundan sonra en gözde cafem olacak!


Son olarak bahsetmek istediğim yer ise Torino'nun Jazz Bar'ı...Hafta sonları müthiş bir orkestra ile dans etmek için gerçekten ideal bir yer... 

"Via Giovanni Giolitti"de bulunan bar, özellikle cuma akşamları tercih ediliyor. Saat 22:00'dan 1:00' e kadar orkestra dünyaca ünlü Jazz parçalarını seslendirirken, insanlar da dans edebiliyor. Buraya ilk girdiğimde herkesin ne kadar da güzel dans ettiğine çok şaşırdım. Daha sonradan öğrendim ki sahnede dans eden herkesin bir dans geçmişi oluyormuş; hatta birlikte dans dersleri alarak burada pratik yapma fırsatı buluyorlarmış. Ancak buraya erken gelmekte fayda var. Çünkü sahne neredeyse tüm barı kapladığından insanlara oturacak yer pek kalmıyor.

Güzel bir hafta sonu dileğiyle... Z.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder