1 Mart 2015 Pazar

Aperativo... Aperativo...

Çok hızlı geçen bir haftanın ardından, geçtiğimiz cuma günü Turin School of Development'ın resmi açılışı vardı. Bu açılış, okul başladığından beri olan üçüncü... İlk önce okulun ilk günü resmi olmayan açılış yapıldı. Daha sonradan Turin Universitesi'nin Hukuk Fakültesi Dekanın da katıldığı ilk resmi açılışa katıldık. Geçtiğimiz cuma ise resminin de resmisi olan açılış vardı. Bu açılışa ise Turin valisi de katıldı. Tüm açılışlardan bahsetmek ve resimlerini koymanın pek de ilginç olmadığını düşünerek bu konuyu geçiyorum..




Cuma akşamı, 24 kişiden oluşan sınıftan 15 kişi, yaklaşık 20 metrekarelik evimde düzenlediğim partime katıldı. İnsanların sırayla nefes alması gerekmiş olsa da, herkesin güzel vakit geçirdiğini düşünüyorum. Bu kadar insanın hep bir ağızdan konuşması sonucu çıkabilecek ses düzeyi tahmin edersiniz. Bu gürültü düzeyine bir de alkol etkisi eklenince, sanırım tüm apartman da partime bir şekilde dahil oldu. Ama kimseden herhangi bir şikayet gelmedi. Elbette ki, ertesi günü temizlik yaparak geçirmiş olsam da değişik kültürlerden gelen bu kadar fazla kişiyle anlaşabilmek ve hatta iyi anlaşabilmek çok hoş. Okulumda henüz bir Türk'e rastlamadım. Genellikle İtalyanlar, Hintliler ve Doğu Avrupalilar var. Bu kadar değişik kültürden gelen meslektaşların çabucak kaynaşmış olması buranın diğer bir güzelliği! Doğudan, batıdan, kuzeyden veya güneyden olsun yakalanan bu grup dinamiği çok değerli...



Pazar akşamı ise, ilk geldiğimden günden beri gitmeye niyetlendiğim ancak bugün gidebildiğim Aperativo günümdü. 18.00 civarında başlayıp çoğu cafede 20.00 sularında sona eren (ancak benim gittiğim yerde 22.00'e kadar sürüyormuş), açık büfeler buranın en gözde olayları. Günün tüm öğünlerinde bulmak mümkün. Ancak örneğin sabah gidilirse; muffin çeşitleri, kekler, mozzerellalı sandviçler gibi daha hafif şeyler bulunabiliyorken; akşam (özellikle pazar akşamları İtalyanların tercihi) gidilen bir Aperativo büfesi çok zengin olabiliyor. Benim gittiğim cafede yaklaşık dört adet büfe vardı. 11 Euro karşılığında bu büfelerden sınırsız yemek mümkün, ayrıca yanında bir içki veya bir kahve alınabiliyor. Büfelerde; sebze çeşitleri, salata çeşitleri, pizza çeşitleri, makarna çeşitleri, peynir çeşitleri ve daha önce görmediğim bir çok aperitif vardı. Tek olmayan şey, tatlıydı. Ancak büfe çeşitleri gidilen cafelere göre değişkenlik gösteriyor. Bazı cafeler alkol değil, yalnızca kahve servisi yaparken, bazıları yalnızca tatlı büfelere yer veriyor. Ben daha çok akşam yemeği niyetine bir yer aradığım için tuzlu menüsü olan cafelerden birini tercih ettim. 

Önemli bir not daha; özellikle hafta sonları bu büfelere ilgi çok fazla. Örneğin, geçen hafta pazar günü oturacak yer bulamadım ama bu hafta dersime çalışmış şekilde gittiğim için en güzel masa benimdi. Kaldı ki, benden yarım saat sonra gelenler masa kalmadığı için geri dönmek zorunda kaldı. Bazıları ise kapının önünde kuyruk olarak, masaların boşalmasını beklediler... 

Burayla ilgili her gün öğrendiğim yeni bilgi, burayı daha da çok sevmemi sağlıyor! Bu hafta sırada ne var derseniz; spoiler olarak "Juventus" demem yeterli sanırım. İyi haftalar!

Z.  





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder